MEHMET ALTIPARMAK'IN, FELSEFE VE SOSYOLOJİ ÖGELERİYLE HARMANLADIĞI ÖYKÜ KİTABI "HİÇLİKTEN GELENLER"İ YAZDIK.
Öykü kitabı yorumlamak, benim pek tercih ettiğim bir şey değil. Nadiren yaparım.
Sebebi ise her öykünün konusunun, kurgusunun başka olmasıdır. Biri üzerinden de genel bir değerlendirme yapmak doğru olmaz.
Fakat bu kitaptaki hemen hemen tüm öyküler felsefi bir derinlik barındırıyor. O nedenle dilim döndüğünce, anladığım veya çıkarımda bulunduğum kadarıyla bir şeyler söylemek istiyorum.
Yazar, "Yazım sürecinde, felsefenin soyut derinliği ile edebiyatın somut imgeleri arasında ince bir köprü kurmaya çalıştım." diyor. Bu köprünün inceliğini, satırları okudukça anlıyoruz.
Daha birinci öykünün ilk satırından itibaren yazarın aslında üslubuna dair bir şeyler görebiliyoruz. Benzetmeleri, betimlemeleri gayet iyi.
Bir şeyleri başka bir şey üzerinden anlatmadaki derinliği güzel.
Kimi öyküde bir nesnenin, bir hayvanın anlam arayışına şahitlik ediyoruz. Kiminde hiçliği, kiminde varoluşu, yabancılaşmayı görüyoruz.
Yazarın dilini beğendim. Felsefi ve sosyolojik içeriklerin insanı sıkan, yoran ağırlığından sıyrılan bir şekilde akıcı olarak aktarmış öykülerini.